GALLEYE MÜSTEHAK VAKIF EVLATLIĞININ TESPİTİ DAVALARI

GALLEYE MÜSTEHAK VAKIF EVLATLIĞININ TESPİTİ

 

 

VAKIFLAR VE KURULMA AMAÇLARI

 

Osmanlı devletinde toplumsal dayanışma ve yardımlaşmanın yerine getirilmesinde büyük rol oynayan kurumlardan birisi de vakıflardır. Vakıflar toplumda bulunan bir çok sosyo-ekonomik, dini, siyasi, iktisadi kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde büyük rol oynamıştır. Belirli bir amaca hizmet etmek için kurulan vakıflarda belirlenen amaç için hizmet edilmesinin yanında vakfın kurucularının kendi mirasçılarının da vakfın gelirlerinden belli oranlarda yararlanmasını sağlamak istemesi vakıfların çokça kurulmasına yol açmıştır.

 

Osmanlı Devleti zamanında kurulan söz konusu vakıfların bir çoğu zamanla amaçlarına hizmet edemez hale gelerek kapanmıştır.

 

Bu vakıfların bir kısmı mütevelli heyetinin olmaması nedeniyle Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından idare edilmeye başlanmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından idare edilen bu vakıflara MAZBUT vakıflar denilmektedir.

 

Bu vakıfların az bir kısmı da mütevelli heyeti tarafından yönetilmeye devam etmektedir ki bunlara da MÜLHAK vakıflar denilmektedir.

 

 

GALLEYE MÜSTEHAK VAKIF EVLATLIĞININ TESPİTİ

 

Vakıf evladının gerek mazbut gerekse de mülhak vakıflardan GALLE alacağının tespit edilerek alınması için açtığı davaya Galleye Müstehak Vakıf  Evlatlığı Davası denilmektedir. Bu davanın birinci koşulu davacının galle alacaklısı olduğunu iddia ettiği vakfın evladı olduğuna ilişkin soybağının kurulması gereklidir. Yani vakfın kurucusunun soyundan geldiğini ispat etmesi gerekmektedir. İkinci olarak da vakfın şartnamesinde amacın yerine getirilmesi için ayrılan para ve ihtiyat akçesi vs. kesintilerden sonra kalan gallenin vakıf evlatlarına tahsisi konusunda kural bulunmalıdır. Bu koşul yukarıda denildiği gibi bir çok vakfın şartnamesinde bulunmaktadır.

 

Vakıflar Kanununun 7. Maddesinin son fıkrasında yer alan “İlgililerin vakfiye şartlarına göre intifa hakları saklıdır.” Hükmü uyarınca galle fazlasının tespit edilerek alınması için herhangi bir zamanaşımı öngerülmemişti. Fakat 6111 sayılı Kanunun 208. Maddesi ile 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 7’inci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir:İntifa haklarına ilişkin talepler galle fazlası almaya hak kazanıldığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle düşer. Mazbut vakıflarda intifa hakları, galle fazlası almaya hak kazanıldığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren, vakfın son beş yıl içindeki malvarlığı, gelirleri ve giderleri ile sınırlı olmak ve galle fazlasının mevcudiyeti şartıyla Genel Müdürlükçe belirlenir.”

Vakıflar bahsedildiği gibi uzun yıllar önce kurulduğundan dolayı bazı vakıfların geriye dönük olarak gallesinin hesaplanması sonucunda ödenmesi mümkün olmayan meblağlar ortaya çıkarmış ve kanun koyucuyu bu konuda bir düzenleme yapmaya yöneltmiştir. Bu bağlamda 2011 yılında yapılan değişiklikle gallenin hesaplanmasında mazbut vakıflar için mahkeme kararının kesinleştiği tarihten önce en fazla 5 yıl ile sınırlı olmak kaydıyla gallenin hesaplanıp ilgililere verilmesi öngörülmüştür.

 

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 2013/18-1095 E. 2014/897 K 12/11/2014 TARİHLİ KARARI:

“... Davacılar vekili 14.08.2009 tarihli dava dilekçesinde; dava konusu M... İvaz Paşa Vakfı'nın kesinleşmiş mahkeme kararı ile galle fazlasını almaya hak kazanmış evlatları olduklarını, ancak davalı Vakıflar Genel Müdürlüğünce bu gallenin eksik ödendiğini ileri sürerek 1995-2009 yılları için eksik ödenen gallenin fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak şimdilik 3.000.000 TL nin yasal faiz ve masraflarla birlikte davalıdan tahsilini istemiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacılar E. I. İ. ve A. I. P.'un Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.11.1994 gün ve 1994/509 E.-786 K. sayılı ilamı dava konusu M... İvaz Paşa Vakfı'nın galle fazlasına müstahak vakıf evladı olduklarına karar verildiği ve söz konusu kararın kesinleştiği, bu karar uyarınca davacılara Vakıflar Genel Müdürlüğünce 1995 yılından dava tarihine kadar değişik miktarlarda hesaplanan galle ödendiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf, 01.01.1972 tarihinden itibaren davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yönetilen dava konusu mazbut vakfın bir kısım taşınmazlarından kamulaştırma, taviz bedeli, satış vs. gibi çeşitli şekillerde elde edilen gelirlerinin davalıca açıklanmadığını, bir kısım taşınmazları kendi adına tescil ettirdiğini, bazı taşınmazların ise gerekli takip yapılmadığından dava dışı kişi ve kurumlarca sahiplenilip el konulduğunu, bu yüzden vakfın gelirlerinin hesaplanmasında hata yapılarak kendilerine az galle ödendiğini ve böylece zarara uğradıklarını iddia ettiğine göre; mahkemece, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplandıktan sonra konusunda uzman bir bilirkişi heyetine inceleme yaptırılarak oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, davanın niteliği yanlış değerlendirilerek somut uyuşmazlıkta uygulanma imkanı bulunmayan 6111 sayılı Kanunun 208. ve 209. maddeleri doğrultusunda değişiklik yapılan 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 7. maddesi gereğince davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Zira; 6111 sayılı Kanunun 208.maddesi ile 5737 sayılı Kanunun 7.maddesine eklenen ilk fıkrada, intifa haklarına ilişkin taleplerin galle fazlasını almaya hak kazandığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle düşeceği hükmü getirilmiş olup, somut olayda davacıların galle fazlasını almaya hak kazandıkları Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 01.11.1994 gün ve 1994/509-786 sayılı kararının 18.04.1995 tarihinde kesinleşip davacılar tarafından süresinde infaz için davalı kuruma müracaat edildiğinden; ikinci fıkrada ise mazbut vakıflarda intifa haklarının galle fazlası almaya hak kazanıldığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren, vakfın son beş yıl içindeki malvarlığı, gelirleri ve giderleri ile sınırlı olmak ve galle fazlasının mevcudiyeti şartıyla Genel Müdürlükçe belirleneceği hükme bağlanmış olup, yukarıda da açıklandığı gibi davacıların taleplerinin galle almaya hak kazandıkları mahkeme kararının kesinleştiği 18.04.1995 tarihinden sonraki 1995-2009 yıllarında eksik ödenen galle ile ilgili olduğu, kararın kesinleşme tarihinden önceki dönemleri kapsamadığı anlaşıldığından; 6111 sayılı Kanunun 208.maddesi ile 5737 sayılı Kanunun 7.maddesine eklenen iki fıkranın da somut olayda uygulama imkanı bulunmamaktadır.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, vakıf evladının açtığı galle alacağının tespiti ve tahsili istemine ilişkindir.

Davacılar vekili, dava konusu M... İvaz Paşa Vakfı'nın kesinleşmiş mahkeme kararı ile galle fazlasını almaya hak kazanmış vakıf evladı olduklarını, alınan ilamla davalı Vakıflar İdaresi'ne başvurduklarını, idarece bir kısım galle fazlası ödemelerinin yapıldığını, ancak davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce gallenin eksik ödendiğini ileri sürerek, 1995-2009 yılları için eksik ödenen gallenin fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak şimdilik 3.000.000 TL' sinin yasal faiz ve masraflarla birlikte davalıdan tahsilini istemişlerdir.

Yerel Mahkemece ilk olarak verilen yetkisizlik kararı, Özel Daire tarafından, mahkemenin yetkili olduğu gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak verilen ikinci kararda; yargılama devam ederken 6111 sayılı Yasa'nın 208 ve 209. maddeleri ile 5737 sayılı Yasa'da değişiklik yapıldığı, mahkemece de buna uygun olarak rapor alınmasına karar verildiği ve alınan rapora göre davacılara hesap edilen galle fazlası ödemelerinin eksiksiz olarak yapılmış olduğu, iddia edilen alacağın bulunmadığı, dava tarihinden önceki yıllara göre ayrı bir ödeme yapılmasının gerekmediğinin ortaya çıktığı, davacının 208 ve 209.maddelerde yapılan değişikliklerin mevcut davalara uygulanmasının Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürdüğü, kazanılmış hakkın kişinin bulunduğu statüden doğan ve kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel alacak niteliğine dönüşmüş bir hak olduğu, dava tarihi itibari ile davacının bu nitelikte kesinleşmiş bir hakkı bulunmadığından, çıkartılan yasa ile getirilen hükümlerin, mevcut davalara uygulanabileceğine ilişkin hükümlerin, bu haliyle kazanılmış hakların ihlali niteliğinde görülmediğinden ve herkese eşit olarak bu kural uygulanacağından, davacının Anayasa'ya aykırılık iddiasının ciddi görülmediği ve ana muhalefet partisinin Anayasa Mahkemesine başvurusundan itibaren de 5 aylık bekleme süresinin de geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı yanın temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıya başlık bölümüne metni aynen alınan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece; 6111 sayılı Kanun'un 208 ve 209.maddelerinde yargılama sırasında yapılan değişiklik nedeniyle alınan bilirkişi raporu uyarınca davacılara hesap edilen galle fazlası ödemelerinin eksiksiz yapıldığı, başkaca alacağın bulunmadığı; 6111 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle ilgili Anayasa'ya aykırılık başvurusunun Anayasa Mahkemesi tarafından reddedildiği, 6111 sayılı Kanun' un 208.maddesi ile 5737 sayılı Yasa'nın 7.maddesine eklenen fıkrada intifa haklarına ilişkin taleplerin galle fazlası almaya hak kazanıldığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl geçmek sureti ile düşeceğini belirttiği, yasa hükmünde açıkça intifa haklarına ilişkin taleplerden bahsedildiği, davacının talebinin de intifa hakkına ilişkin bir talep olduğu ve 5 yıllık süre geçtiği için, davacının hakkının düştüğü, Vakıflar Yönetmeliği'nin 55.maddesi göz önüne alındığında, galleye hak kazanma tarihinin, mahkeme kararıyla oluştuğundan, karar kesinleşmeden zaten ödenebilmesinin mümkün olmadığı, olayda 6111 sayılı Yasa'nın 208.maddesi ile ilgili yapılan değişiklik uygulanmak sureti ile davanın reddine karar verilmesinin doğru olduğu gerekçesi ile direnilmiştir.

Direnme kararını temyize davacılar vekili getirmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 13.02.2011 tarihinde 6111 s.yasanın 208.m.si ile 5737 s.Vakıflar Kanunu'nun 7.md.sine eklenen;

İntifa haklarına ilişkin talepler galle fazlası almaya hak kazanıldığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle düşer.

Mazbut vakıflarda intifa hakları, galle fazlası almaya hak kazanıldığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren, vakfın son beş yıl içindeki malvarlığı, gelirleri ve giderleri ile sınırlı olmak ve galle fazlasının mevcudiyeti şartıyla Genel Müdürlükçe belirlenir. hükümlerinin, anılan yasanın 209.md.si de gözetilerek eldeki davaya uygulanıp uygulanmayacağı, mahkemece 208.m.de düzenlenen 5 yıllık süre geçtiği ve eksik ödenen galle alacağı bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddinin isabetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Konunun aydınlatılması yönünden yasal mevzuata değinilmesinde yarar bulunmaktadır:

2/7898 sayılı mülga Vakıflarda İntifa Haklarının Ne Suretle Tesbit ve İta Edileceği Hakkında 17/07/1936 Tarihli Vakıflar Nizamnamesine Ek Nizamname'nin 30/07/1987 tarihinde değişik 3. maddesinde; 2762 sayılı Vakıflar Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten önce mazbut Vakıflar arasına alınan vakıflarda intifa hakları, vakfiye şartları esas alınarak 7'nci maddeye göre belirlenen vakıf ilgililerine, 6'ncı madde hükümlerine göre her yıl ödeneceği; 30/07/1987 tarihinde değişik 6.maddede ise; vakfiyeleri gereği intifa hakkı almaya hak kazanan vakıf evladı veya ilgilisi bulunan mazbut vakıfların, gelir ve giderleri, ayrı ayrı, vakıfları adına tutulur. Akar ve toprak satış bedelleri, taviz bedelleri ve hayrat satış bedellerine yürütülen faizler anaparaya eklenerek değerlendirilir ve Vakıflar Meclisi kararıyla yatırıma dönüştürülebilir. Vakfiyesinde vakıf taşınmazların bakım ve onarım şartı bulunan vakıfların gayrisafi gelirlerinden, her yıl %10 oranında ihtiyat akçesi ayrılarak taşınmazların bakım ve onarımları yapılır. Bu oran, vakıfların malvarlığına göre, Vakıflar Meclisi kararıyla artırılabilir. Vakıfların yıllık gayrisafi gelir tahsilatından %20 oranında yönetim ve temsil gideri karşılığı alınarak Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesine gelir yazılır. Bu vakıfların gerçekleşen yıllık gayrisafi gelir tahsilatından, vakıf için yapılan giderler ve vakfiye şartı gereği yapılan her türlü harcamalar çıkarıldıktan sonra vakıf evlatlarına veya ilgililerine ödenecek intifa hakkı belirlenir. Bu haklar, vakfın gelir fazlasının (intifa hakkının) doğduğu mali yılı izleyen ilk altı ay içinde vakıfın evladı veya ilgilisi olduğunu mali yılın birinci ayında belgeleyenlere yıllık olarak ödenir. Ek Nizamnamenin 30.10.1987 tarihinde değişik 7.maddesinde de her vakıf için belirlenen gelir fazlası (intifa hakları) vakfiye şartı gereği vakıf evladı veya ilgilisi olduğunu ve galleye hak kazandığını kesinleşen mahkeme kararıyla ispat edenlere ödeneceği hususları düzenlenmişti.

27.02.2008 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 75. maddesinde mazbut ve mülhak vakıfların vakfiyelerindeki şartlar doğrultusunda, ilgililerin haklarının saklı olduğu, bu hakların kullanılmasına ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir.

27.09.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve anılan madde doğrultusunda düzenlenen Vakıflar Yönetmeliği'nin 53.maddesi uyarınca; vakıf evlatları veya ilgilileri dilekçe ile vakfiye şartı gereği vakıf evladı veya ilgilisi olduğunu ve galle fazlası almaya hak kazandığını gösteren mahkeme kararıyla; vakıf evladı veya ilgilisi olduğu mülhak vakıf yöneticisine, vakfiyesinde galle fazlası ödenmesine ilişkin şart bulunan mazbut vakıflarda, ilgili Bölge Müdürlüğü'ne veya Genel Müdürlüğün internet sitesindeki online başvurular kısmında yer alan galle fazlası talep formunun doldurulması şekli ile; Genel Müdürlükçe temsilen yönetilen mülhak vakıflarda ise ilgili Bölge Müdürlüğü'ne başvuru yaparlar.

Vakıflar Yönetmeliği'nin 55. maddesine göre de, vakıf evladı veya ilgililerinin galle fazlasını almaya hak kazandıkları tarih ilk derece mahkemesi karar tarihi olup, galle fazlasına ilişkin ödeme mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra yapılır. Galle fazlası, mazbut vakıflarda Genel Müdürlük onayından, mülhak vakıflarda ise kesin hesabın tasdikinden sonra 15 gün içerisinde yıllık olarak ödenir. İntifa hakkı ödemeleri yapıldıktan sonra ilk defa başvuranlara o yıl ödeme yapılmaz. Ancak hak kazandığı yılın veya yılların evlat hissesi, mahkeme kararının kesinleşmesini müteakip ödenir.

Yargılama sırasında 13.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 208. maddesi ile 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 7.maddesine; intifa haklarına ilişkin talepler galle fazlası almaya hak kazanıldığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle düşer.

Mazbut vakıflarda intifa hakları, galle fazlası almaya hak kazanıldığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren, vakfın son beş yıl içindeki malvarlığı, gelirleri ve giderleri ile sınırlı olmak ve galle fazlasının mevcudiyeti şartıyla Genel Müdürlükçe belirlenir. hükümleri ilave edilmiştir. 6111 sayılı Kanun ile düzenlenen 208 ve 209. maddelerin iptali için yapılan başvuru da, Anayasa'ya aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi'nin 09.05.2013 Gün ve 2011/42 Esas, 2013/60 Karar sayılı ilamı ile reddedilmiştir.

6111 sayılı Kanun'un 209. maddesi ile de 5737 sayılı Kanun'a geçici madde 10 hükmü eklenerek; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanunun 7'nci maddesine eklenen hükümlerin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış ve halen devam eden intifa haklarının ödenmesi, malvarlığı ve gelirlerinin tespitine ilişkin davalarda da uygulanacağı düzenlenmiştir.

Davacılar, eldeki davada intifa haklarından olan eksik ödenen galle fazlasını dava konusu ettiklerine göre, 6111 sayılı Kanun ile 5737 sayılı Kanun'un 7. maddesine ek fıkralar getiren 208. maddenin, aynı Kanun'un 209. madde hükmü gözetilmek suretiyle yargılaması devam eden eldeki davaya uygulanacağı açıktır.

Öte yandan, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'na 208.madde ile eklenen 7. maddenin 4. fıkrasında düzenlenen intifa haklarına ilişkin taleplerin galle fazlası almaya hak kazanıldığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle düşeceği hükmü ile yasa koyucunun neyi amaçladığının, anılan kanun maddelerinin gerekçesi de bulunmadığından, irdelenmesi gerekir:

5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 3.maddesi uyarınca, intifa hakkı mazbut ve mülhak vakıflarda, vakfiyelerindeki şartlara göre ilgililere bırakılmış galle fazlaları ve hakları; galle fazlası ise, mazbut ve mülhak vakıflarda, vakfın hayrat ve akarlarının onarımı ile vakfiyelerindeki hayrat hizmetlerin ifasından sonra kalan miktarı ifade eder.

İntifa hakkı, vakıf evladı veya ilgilisi olduğunu kesinleşmiş mahkeme kararıyla ispat edenlere ödenmektedir (5737 s.Vakıflar Kanunu m 75; Vakıflar Yönetmeliği m 53). Bu ödemenin yapılabilmesi için; vakfiyede evlada ödeme yapılmasının öngörülmüş olması, vakfiyede belirtilen nitelikleri haiz vakıf evladı arasında bulunmaları ve vakfın gelir fazlasının mevcut olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.

Kanunda öngörülen 5 yıllık süre hak düşürücü süre olduğundan, galle almaya müstehak vakıf evlatlığının tespitine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren şayet 5 yıllık süre içerisinde İdareye hiçbir başvuru yapılmamışsa talep hakkı düşecektir.

Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; davacılar tarafından açılan dava sonucu Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.11.1994 tarih ve 1994/509 Esas, 1994/786 Karar sayılı ilamı ile mazbut vakıflardan olan Bayezid Zade Hacı İvaz Paşa Vakfı'nın, galleye müstehak evladından olduklarının tespitine karar verildiği, kararın 18.4.1995 tarihinde kesinleştiği; davacıların alınan bu ilam üzerine galle fazlasının ödenmesi için Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne başvurdukları, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından da dosyada bulunan intifa hakkı ödenmesine ilişkin belgelere göre 1995, 1996, 1997, 1998, 1999, 2000, 2001, 20022008 yılları da dahil olmak üzere hesaplanan bir kısım galle fazlalarının ödendiği anlaşılmaktadır.

Yerel mahkeme kararında benimsendiği şekilde, vakıf evlatlığına ilişkin tüm taleplerin mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra 5 yıl geçmekle düştüğünün kabul edilmesi halinde, bu durum vakfın amacına ve vakıflar hukukunun ruhuna aykırı olarak vakıf evlatlarının vakfın gelir fazlasından yararlanmasını öngören vakfedenin iradesinin sınırlandırılması, hatta tamamen kaldırılması ve vakıf evlatlığının süreli hale getirilmesi sonucunu doğuracaktır. Zira sükna, maaş, tahsisat, galle fazlası gibi hakları içeren intifa hakları, zaman içerisinde süregelen, devamlılığı olan bir takım gelirlerden vakfedenin yararlanmasını arzuladığı vakıf evlatlarının, 5 yıl yararlanıp daha sonra yararlanamamasına neden olacak ve vakıf evlatlığı müessesesinin amacı ve niteliği değiştirilmiş olacaktır. Başka bir deyişle, yerel mahkeme gerekçesi benimsendiğinde eldeki davada olduğu gibi 1995 yılında galle almaya hak kazandıklarına dair kararı alan evlatlar, 2000 yılına kadarki galle fazlasını alabilecek, 2000 yılından sonrası için vakfın galle hesaplamasına esas olacak gelirinden yararlanamayacaktır.

Öte yandan 6111 sayılı Kanun ile 5737 sayılı Kanun'un 7. maddesine eklenen 5. fıkra ise; Mazbut vakıflarda intifa hakları, galle fazlası almaya hak kazanıldığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren, vakfın son beş yıl içindeki malvarlığı, gelirleri ve giderleri ile sınırlı olmak ve galle fazlasının mevcudiyeti şartıyla Genel Müdürlükçe belirlenir." denilmekle galle fazlasının hesaplanmasında esas alınacak süre düzenlenmiştir.

Burada iki hususun aydınlatılmasında yarar bulunmaktadır:

Birinci husus, yasa metninde belirtildiği üzere galle fazlası alacağının hesaplanmasında vakfın, dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık malvarlığı, gelir ve giderlerinin gözetilmesidir. Eldeki davada davacılar 1995 yılından dava tarihi olan 2009 yılına kadar eksik ödenen galle fazlalarının hesaplanarak ödenmesini istemişler ve Özel Daire bozma ilamında da bu süre için hesaplama yapılması gerektiği bildirilmişse de, anılan yasa metni gözetilerek dava tarihi olan 14.08.2009 tarihinden geriye doğru vakfın son 5 yıllık dönemini kapsayacak şekilde (2004 yılı da dahil edilerek) mal varlığı dikkate alınarak hesaplama yapılması gerekmektedir. Başka bir deyişle davacılar mahkeme ilamının kesinleşme tarihi olan 18.04.1995'ten itibaren dava tarihine kadar geçen süre için eksik ödenen galle fazlasını istemiş iseler de, yukarıda açıklanan yasa hükümleri gözetilerek, davacıların talep haklarının dava tarihinden geriye doğru gidilerek yalnızca son 5 yılla sınırlı olduğunun kabulü gerekir.

İkinci husus ise, mahkemece alınan bilirkişi raporunun yeterli olup olmadığıdır. Alınan bilirkişi raporu Vakıflar İdaresince tek taraflı olarak gönderilen ödeme belgeleri esas alınarak düzenlenmiş olup, denetime elverişli bulunmamaktadır. Vakıflar Yönetmeliği'nin 54. maddesi galle fazlasının miktarının ne şekilde hesaplanacağını düzenlemiştir. Buna göre; mahkeme kararı ile galle fazlası almaya hak kazanan vakıf evladı veya ilgilisi bulunan vakıflarda; % 15 ihtiyat akçesi, hayır şartı giderleri, yönetim ve temsil payı, tevliyet ücreti ile vakıf için yapılan diğer giderler, vakfın gerçekleşen gayri safi gelirinden düşüldükten sonra vakıf evlatlarına veya ilgililerine ödenecek galle fazlasının miktarı belirlenir. Galle fazlasının hesaplanmasında o yıla ait gelirin tamamı dikkate alınır. Vakfın onarıma ihtiyacı olan taşınmazı varsa, o yıl için gerçekleşen gayri safi gelirinden yönetim ve temsil payı veya tevliyet ücreti ile kanuni giderler ayrıldıktan sonra kalan miktar onarıma ayrılır. Temsilen yönetilen mülhak vakıflarda ayrıca tevliyet ücreti kesilmez.

O halde mahkemece yapılacak iş; Türk Medeni Kanunu'ndan önce eski hukukumuza dayalı olarak kurulmuş bulunan vakıflar ile muhasebe konusunda uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile dava tarihinden (14.08.2009 yılı) geriye doğru vakfın son 5 yıldaki (2004 yılı dahil) malvarlığı belirlenip, Vakıflar Kanunu'nun ilgili maddesi ve Yönetmeliğin 54. maddesindeki hesaplama yöntemi uyarınca gelir ve giderleri incelenerek, davacılara varsa önceden ödenen galle miktarları da mahsup edilerek hesaplama yapılması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.

Açıklanan bu değişik gerekçe ile usul ve yasaya aykırı olan direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda açıklanan değişik gerekçelerle 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince bozulmasına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 12.11.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi

 

 

 

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 2017/1923 E. 2019/1217 K. 26/11/2023 TARİHLİ KARARI:

 

“Dava; galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.

Davacılar vekili; ... ... Vakfı'nın mazbut vakıflar arasına alındığını, temsil ve idaresinin ... tarafından yürütüldüğünü, vakfiye şartı yapılan harcamalar ve ilgili tüzük hükmü gereği yapılacak kesintilerden sonra gelir fazlasının vakfın ilgilisi evlatlara dağıtılması gerektiğini, Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.12.1965 tarihli ve 1965/81 E., 1965/144 K. sayılı kararı ile müvekkillerinin murislerinin vakıf evladı olduğuna karar verildiğini, 1966 yılından bu yana ...'nden galle aldıklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekillerinin ... ... Vakfı'ndan galleye müstehak vakıf evladı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı ... vekili; vakfiyeye konu ... ... Vakfı'nın İzmir ili Çeşme ilçesinde kurulmuş olduğunu, HUMK'nin 8/1 ve TMK'nin 101 devamı maddeleri gereğince dava yetkisiz mahkemede açıldığından yetkisizlik kararı verilmesi, esasa ilişkin olarak da Vakıflar Yönetmeliği'nin ilgili maddeleri gereğince, davacıların vakıf gelirinden yararlanacak kişilerden olduklarının saptanması için araştırma ve inceleme yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Yerel mahkemece; bir üst batında galleye müstehak vakıf evlatları hayatta olduklarından davacıların ilgili vakıftan galleye müstehak olmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacılar vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçeyle bozulmuştur.

Yerel mahkemece önceki gerekçelere ek olarak, davacıların dava dilekçesi incelendiğinde davanın seçimlik dava niteliğinde olmadığı, ıslah talebinin de bulunmadığı, davacıların vakıf evladı olduğunun tespitinde hukuki yararları bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacıların ilgili vakıftan galleye müstehak vakıf evladı olmadıklarının belirlenmesi karşısında çoğun içinde az da vardır kuralından hareketle sadece vakıf evladı olduklarının tespitine karar verilmesinde hukuki yararlarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.

Vakıf, bir malın (esas itibariyle bir taşınmaz mülkün), yararının (kendisinin ya da gelirinin) sonsuza kadar devam etmesi niyetiyle hayri bir hizmetin görülmesine tahsis edilmesi ve söz konusu malın vakfeden kişinin mülkiyetinden özel bir mülkiyet kategorisine aktarılarak orada tutulmasıdır.

Vakıf kuran kişiye “vâkıf”, vakfedilen mala “mevkuf” denir.

Vakıf yapan kişinin (vâkıfın) amaçlarını, koşullarını kapsayan, kurulacak vakfın yönetim esaslarını belirleyen ve mahkemece tesciliyle birlikte vakfın kuruluşunu belirten belgeye (vakıf senedine) “vakfiye” adı verilmektedir. Vakfın mal varlığı, amacı, yönetimi ve vakıftan kimlerin yararlanacağı vakfiyede belirtilir (Hukuk Genel Kurulunun 10.10.2012 tarihli ve 2012/18-182 E., 2012/709 K. sayılı kararı).

Galle, bir vakfın hâsılatı, geliri anlamında kullanılmaktadır. Vakfa tahsis edilen paradan sağlanan faiz, vakfa ait malın kiraya verilmesi yoluyla elde edilen kira geliri, vakfa ait iktisadî işletmelerin gelirleri, vakıf bahçesinin semeresi galle olarak sayılabilir (Yener, M. S.: Uygulamada Açıklamalı Örnek Kararlı Eski Vakıf Davalarına Giriş Vakfiyeden Doğan Evladiye, Galle, Tevliyet, Ücret ve Sıla Davaları, Kartal Yayınevi, Ankara, Mart 2004, s. 39).

Galle fazlası ise; 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan tanımlara göre, mazbut ve mülhak vakıflarda, vakfın hayrat ve akarlarının onarımı ile vakfiyelerindeki hayrat hizmetlerin ifasından sonra kalan miktarı ifade eder.

5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 3. maddesine göre, mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıflar “yeni vakıf”, mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin yürürlük tarihinden önce kurulan vakıflar ise, “eski vakıf” olarak nitelendirilmektedir. Yine aynı madde hükmünde, ...’nce yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflar “Mazbut Vakıf ”, mülga 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin

yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve yönetimi vakfedenlerin soyundan gelenlere şart edilmiş vakıflar da “mülhak vakıflar” olarak tanımlanmıştır. Buna göre, mazbut vakıflar Genel Müdürlük tarafından yönetilirken, mülhak vakıflar vakfedenlerin soyundan gelen kişilerce yönetilir.

Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin yürürlük tarihinden önce kurulan vakıflar, amaçları çerçevesinde vakıftan yararlananlar bakımından, “hayrî vakıf” ve “zürrî vakıf” olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bunlardan zürri vakıflarda, vakıf gelirlerinden (galleden) vâkıfın evlatlarının yararlanması amaçlanmıştır. Zürri vakıf denilen bu vakıflarda vakfiyede belirtilen hayri koşulların ifasından sonra vakfın gelirinden (galle) fazlasının vakfiyede belirtilen evlatlara ya da hısımlara verilmesi öngörülmüştür. Vakfeden, vakfın gelir fazlasından sadece belirli bir kişi ya da kişilerin yararlanmasını mümkün kılabileceği gibi, çocuklarının, usul ve/veya füruunun ya da diğer akrabalarının yararlanmasını mümkün kılabilir (Akipek, Ş./ Altaş, H.: “Vakıflarda Evladiye Davaları”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 47, S. 1-4, s. 145-151, Ankara 1998, s. 145-146; Uluç, Y.:Vakıflar Hukuku ve Mevzuatı, Ankara 2008, s. 49).

743 sayılı Medeni Kanun sonrasında 2762 sayılı Vakıflar Kanunu ile mazbut ya da mülhak vakıf kabul edilen zürri vakıfların malvarlığı üzerinde hak sahipliği bulunanların bu hakları belirli koşullara bağlı olarak korunmuştur. Gerek 2762 sayılı gerekse 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nda ve bu Kanun uyarınca çıkarılan Yönetmelikte mazbut ve mülhak vakıfların gelirinden yararlanacak kişiler “intifa hakkı” sahibi olarak nitelendirilmiş ve bu kişilerin dava yoluyla bu hakkını kullanabileceği belirtilmiştir (ÇINAR, Ö.: “Mazbut ve Mülhak Vakıflarda Galle (Gelir) Üzerinde Vakıf Evlatlarının ve Diğer İlgililerin Hak Sahipliği ve İntifa Hakkı Hayrından Fazla Olan Mülhak Vakıfların Aile Vakfına Dönüştürülmesi”, Prof. Dr. Cevdet Yavuz’a Armağan, C. I, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 22(3), 2016, s. 831).

2/7898 sayılı mülga Vakıflarda İntifa Haklarının Ne Suretle Tesbit ve İta Edileceği Hakkında 17/07/1936 Tarihli Vakıflar Nizamnamesine Ek Nizamname’nin 30/07/1987 tarihinde değişik 3. maddesinde; 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce mazbut Vakıflar arasına alınan vakıflarda intifa hakları, vakfiye şartları esas alınarak 7. maddeye göre belirlenen vakıf ilgililerine, 6. madde hükümlerine göre her yıl ödeneceği; Ek Nizamnamenin 30.10.1987 tarihinde değişik 7. maddesinde de her vakıf için belirlenen gelir fazlası (intifa hakları) vakfiye şartı gereği vakıf evladı veya ilgilisi olduğunu ve galleye hak kazandığını kesinleşen mahkeme kararıyla ispat edenlere ödeneceği hususları düzenlenmişti.

27.02.2008 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 75. maddesinde mazbut ve mülhak vakıfların vakfiyelerindeki şartlar doğrultusunda, ilgililerin haklarının saklı olduğu, bu hakların kullanılmasına ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir.

27.09.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve anılan madde doğrultusunda düzenlenen Vakıflar Yönetmeliğinin 53. maddesinde ise; vakıf evlatları veya ilgilileri dilekçe ile vakfiye şartı gereği vakıf evladı veya ilgilisi olduğunu ve galle fazlası almaya hak kazandığını gösteren mahkeme kararıyla, vakıf evladı veya ilgilisi olduğu mülhak vakıf yöneticisine, vakfiyesinde galle fazlası ödenmesine ilişkin şart bulunan mazbut vakıflarda ilgili Bölge Müdürlüğü’ne, Genel Müdürlükçe temsilen yönetilen mülhak vakıflarda ise ilgili Bölge Müdürlüğü’ne başvuru yapabilecekleri hükmüne yer verilmiştir.

Vakıflar Yönetmeliğinin 55. maddesine göre de, vakıf evladı veya ilgililerinin galle fazlasını almaya hak kazandıkları tarih ilk derece mahkemesi karar tarihi olup, galle fazlasına ilişkin ödeme mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra yapılır. Buna göre, Vakıflar Yönetmeliğinin 53. maddesi uyarınca vakfiyede belirtilen şartlara sahip vakıf evladı olduğunun ve galle fazlası almaya hak kazanıldığının mahkeme kararı ile tespit edilmesi gereklidir. Genellikle, vakfiyede belirtilen şartlara sahip vakıf evladı olduğunun ve galle fazlasına hak kazanıldığını tespiti tek bir davada talep konusu edilebileceği gibi, vakfedenin vakıf evladı olduğunun tespiti, galleye müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti davalarının ayrı ayrı açılmalarına kanuni bir engel de bulunmamaktadır (Uluç, s. 57).

Galleye müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti davasında, davacının iddiası vakıf evladı olduğu, vakfiyede yer alan şartları taşıdığı, bu sebeplerle galle fazlası üzerinde hakkı bulunduğu yönünde olup, mahkemece davacının vakfedenin evladı, akrabası ya da vakfiyede belirtilen ilgili kişilerden olup olmadığı, yine galleye müstehak olduğunun tespiti isteniyorsa vakıf senedine göre galle fazlasının dağıtılmasının gerekip gerekmediği ve dağıtılması gerekiyorsa davacının galleden pay alacak kişilerden olup olmadığı tespit edilecektir. Zira, galleye müstehak olduğunu iddia eden kimse, kendisine galle fazlasının ödenmesi için ancak vakıf evladı olduğunu ve vakfiyeye göre galle fazlası almaya hak kazandığını tespit eden bir mahkeme kararı ile başvuru yapabilir (Vakıflar Yönetmeliği m. 53/I). Bu hükmün verilebilmesi için, davacının vakıf evladı olup olmadığının da saptanması şarttır. Bu durumda, hâkim, davacının vakıf evladı olup olmadığına da karar vermek zorundadır.

Vakıf evladı veya galleye müstehak vakıf evladı olduğunun belirlenmesi için açılacak davalar tespit davası niteliğindedir. Mahkemelerde açılan bu tür davalar sonunda verilen hüküm bir tespit hükmüdür.

Yeri gelmişken, tespit davasının niteliği ve hukuki yarar kavramına değinilmesinde fayda bulunmaktadır.

Bilindiği üzere mahkemeden istedikleri hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır.

Eda davalarında, bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken; inşai (yenilik doğuran) davalar ile de var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar. Tespit davaları ise, bir hakkın veya bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının yahut bir belgenin sahte olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır.

Tespit davası yolu ile mahkemeden bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığı yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilebilir, dolayısıyla konusunu yalnız hak veya hukuki ilişkiler oluşturur. Bir hukuki ilişki için önemli olsalar bile maddi vakıalar (olaylar ve olgular) yalnız başına tespit davasının konusunu oluşturamazlar (HMK m. 106/3).

Tespit davalarında davacının amacı ve dolayısıyla talep sonucu, bir hak veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun veyahut içeriğinin belirlenmesi olup, hak veya hukuki ilişkinin varlığı yahut yokluğu tespit davası açılabilmesi için yalnız başına yeterli değildir. Bundan başka, tespit davasının dinlenebilmesi (esasına girilebilmesi) için, konusunu oluşturan hak ve ya hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının korunmaya değer güncel bir hukuki yararının bulunması gerekir (HMK m. 106/2).

Tespit davasında; eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkar ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır.

Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.05.2013 tarihli ve 2013/22-561 E., 2013/733 K. ile 01.02.2012 tarihli ve 2011/10-642 E., 2012/38 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

Tespit davasının konusunun hak veya hukuki ilişki olması ve davacının tespit davası açmakta güncel hukuki yararının bulunması dava şartıdır ( HMK m. 114/1-h). Açılan tespit davasında, bu iki şartın birlikte bulunup bulunmadığı, diğer dava şartlarında olduğu gibi, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekmekte olup, bu şartların bulunmaması hâlinde mahkemece esas hakkında incelemeye girilmeden, davanın usulden (dava şartı yokluğundan) reddedilmesi gerekmektedir.

Eldeki davada galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespitini talep eden davacıların sadece vakıf evladı olduğunun tespitine karar verilmesinde hukuki yararın bulunup bulunmadığının irdelenmesine gelince;

Davaya konu galle üzerinde hak talep eden kimse, vakıf evladı olduğuna dair mahkemece verilen bir tespit hükmü göstermek zorundadır. Galle fazlasına ilişkin talepte, başkasına ait tespit hükmünden yararlanılamaz. Bu kural, Vakıflar Yönetmeliğinin 53. maddesinin 2. fıkrasının yürürlükten kaldırılması ile, istisnasız bir uygulama alanına kavuşmuştur. Vakıflar Yönetmeliğinin 53/2. maddesine göre, vakıf evladı olduğunu kesinleşmiş mahkeme kararıyla tespit ettirmiş olanların çocuklarından ayrıca vakıf evladı olduklarına dair bir mahkeme kararı istenmemekte ve bunlar hakkında vukuatlı nüfus kaydı esas alınarak işlem yapılmaktaydı ( Akipek/Altaş, s. 150; Uluç, s. 58). 19.01.2013 tarihli Vakıflar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 4. maddesi ile, Vakıflar Yönetmeliğinin 53. maddesinin 2. fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. Bahsi geçen hükmün yürürlükten kaldırılması, vakıf evladı olduğu kesinleşmiş mahkeme kararıyla tespit edilmiş olanların çocuklarına da, vakıf evladı olduklarına dair kesinleşmiş bir mahkeme kararı sunma zorunluluğu doğurmuştur. Böylece, galle fazlası talep edenler, vakıf evladı olduklarını, yalnızca dava yoluyla ispat edebilirler (Özyakışır, Ö: Galleye Müstehiklik, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi - İnÜHFD 10(2): 387-399 (2019), s.393). Buna göre, galleden yararlanmak için vakfiyedeki koşulların oluşmadığı belirlenmiş olsa da bu kişilerin vakfeden ile soybağı tespit edilerek vakıf evladı oldukları belirlenmişse, davacının vakıf evladı olduğunun tespitine karar verilmesinde hukuki yararı bulunmaktadır.

Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.6.1999 tarihli ve 1999/18-497 E. ve 1999/503 K. sayılı kararında da aynı görüş benimsenmiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığı altında somut olaya gelince; davacılar vekili, ... ... Vakfı'nın mazbut vakıflar arasına alındığını, Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.12.1965 tarihli ve 1965/81 E., 1965/144 K. sayılı kararı ile müvekkillerinin murislerinin vakıf evladı olduğuna karar verildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekillerinin ... ... Vakfı'ndan galleye müstehak vakıf evladı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.

Dosya kapsamından, Nesibe Hatun Mahmutoğlu Hasan Ağa Vakfı’na ait 1323 H./Temmuz 1905 M tarihli vakfiyenin idare encümeninin 05.11.1935 tarihli ve 2518/812 numaralı kararı üzerine 617 numaralı defterin 18. sayfa 9. sırasına kaydedildiği, Vakfiye’ye göre mütevelliyenin ölümünden sonra sulbi evlatlarından en büyüğü (evladı ekber) akıllısı (erşet) ve aslah (iyi) olanın mütevelli olmasıyla vakıf gelir fazlasının yarısının büyük evlada, diğer yarısının diğer evlatlara zukur ve inas li'z zekeri misle hazzi'l ünseyeyn olmak üzere taksiminin murat edildiği, evlatların evlatlarının evlatlarına da batın esasına göre tevliyet ve taksiminin mümkün olmasının uygun görüldüğü, vakfın mütevellilerinden...'ın 3.3.1941 tarihinde ölmesi üzerine yarım hisse tevliyet sahibi Mahmut Baykal'ın 1936-1960 senelerine ait hesabını vermediğinden Vakıflar Kanunu'nun 33/d fıkrası mucibince azledildiği ve tevliyetinin kendisine tevcihi reddedilerek 2762 sayılı Kanun'un değişik 3513 sayılı Kanun'un 1. maddesinin (e) fıkrası gereğince İdare Meclisinin 24.8.1964 tarihli ve 252/239 sayılı kararı ile vakfın Mazbut vakıflar arasına alındığı, Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.12.1965 tarihli ve 965/81 E., 965/ 144 K sayılı kararı ile....in ....’ın sülbünden gelen ve dosyada mevcut nüfus kayıtlarına göre zükur, ekber, erşet ve aslah olan evlatlarının 7 Cemazüyyülevvel 323 tarihli Vakfiye hükümlerine göre ve 2762 sayılı Kanun'un 40. maddesine nazaran intifadan istifade etmelerine ve vakfiye hükümlerine göre muamele ifasına karar verildiği ve bu suretle idare ve temsili ...’ne düşen vakfın galle fazlasının, vakıf evladından .... ayda 3' er lira dokuzar kuruş,...ve...'e 1'er lira 54 buçuk kuruş olarak intifa hakkı tahsis edildiği, ... İzmir Bölge Müdürlüğü'nün 23.07.2010 tarihli cevabi yazısı ekinde yer alan evlat listesinde ...ın yer aldığı saptanmıştır.

Nüfus kayıtlarından...'ın aynı batından kardeş oldukları, davacılardan ..., ...'ın Rukiye Beria'nın çocukları; ... ile ...'nın da Hasan Bahri'nin çocukları olduğu anlaşılmaktadır. Bu duruma göre, ... İzmir Bölge Müdürlüğü'nün cevabi yazısından önceki batında kendisine ödeme yapılan vakıf evladının bulunduğu görüldüğünden, Vakfiyeye göre sonraki batında yer alan davacılara ödeme yapılabilmesinin söz konusu olamayacağı açıktır.

Ne var ki, nüfus kayıtlarından, özellikle de Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.12.1965 tarihli ve 1965/81 E., 1965/144 K. sayılı kararından davacıların ... ... Vakfı'nın kurucusunun soyundan geldiklerinin sabit olduğu anlaşıldığından, mahkemece galleye müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti talebinin vakıf evladı olduğunun tespiti istemini de içerdiği ve çoğun içinde az da vardır kuralından hareketle davacıların sadece vakıf evladı olduklarının tespitine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile direnme kararı verilmesi isabetli görülmemiştir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti davasının, davada kişinin vakıf evladı olduğu da tespit edilerek kendisine galle fazlası ödenmesi gerektiğine karar verildiğinden eda davası niteliğinde olduğu, galle fazlası alabilmek için salt vakıf evladı olduğunun tespiti şeklindeki tespit kararının yeterli olmadığı gibi davacıların davadan bekledikleri hakka kavuşmalarını sağlamayacağı ve bu kararın hukuki bir sonuç doğurmayacağı, öte yandan, Hukuk Genel Kurulunun 17.12.2003 tarihli ve 2003/18-767 E., 2003/771 K. sayılı kararında bir kişinin üst soyunun kesinleşmiş mahkeme kararı ile vakfedenle arasında soybağı kanıtlanmış ve vakıf evladı olduğu tespit edilmiş ise bu kişinin daha sonra açtığı davada vakıf evladı olarak soybağını kanıtlamasına gerek bulunmadığının kabul edildiği, bu durumda davacılar murislerinin galleyle müstehak vakıf evladı olarak 1968 yılından bu yana galle aldıklarının sabit olması karşısında davacıların vakıf evladı olduklarının tespitinde bu nedenle de hukuki yararlarının bulunmadığı, uygulamada manevi haz duyulacağı için vakıf evladı olduğunun tespitine karar verilebileceği belirtilmekte ise de, açık bir kanun hükmüne dayalı olmadıkça bu durumun tespitinin istenmesinde hukuki yararın bulunmayacağı gerekçeleriyle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Hâl böyle olunca, direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.

SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 26.11.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.”


WhatsApp
Hemen Ara